Dualarımız neden kabul olmaz hiç düşündünüz mü? Düşünmediyseniz nu sohbeti mutkaka okuyun. Çünkü cevabı bu sohbette bulacaksınız.
İbrahim Ethem hazretleri Basra’ya geldiğinde onu bekleyenler kendisine şu soruyu sordular:
Ey İbrahim !! kaç zamandır başımıza gelen belalardan bir türlü kurtulamıyoruz.
Onca dualar ediyoruz ama dualarımız kabul olmuyor. Dualarımız neden kabul olmaz
Bunun cevabını ver bize şüphesiz ki Allah dostusun derler. bunun üzerine İbrahim Ethem hazretleri kalabalığa dönerek yüksek bir şekilde onlara hitaben:
Ey Müslümanlar; Dualarımız kabul olmuyor diyorsunuz. Bilmez misiniz ki: ölmüş kalplerin duası kabul olmaz!! Ve devamında konuşmasına devam eder.
1) Ey Müslümanlar; Allah’ı tanıdığınızı söylüyor ama emirlerinden kaçıyorsunuz.
2) Kur’an’ı Kerim okur ama içindekiler ile amel etmezsiniz.
3) Allah’ın Resulü Salallahu Aleyhi Ve Sellem’i sevdiğinizi söylüyor ama sünnetine uymuyorsunuz.
4) konuşmaya gelince hepiniz Şüphesiz ki Şeytan Aleyhi Lanet benim en büyük düşmanımdır diyorsunuz.
Ama onunla her an kırk yıllık dost gibisiniz. Ve Hatta dizginleriniz onun elinde o sizi istediği gibi yönlendiriyor.
5) Cenneti sevdiğinizi ve Cennete gitmek istediğinizi söylediğiniz halde Cennete gitmek için hiç çabalamıyorsunuz.
6) Cehennem azabından korktuğunuzu söylüyorsunuz ama Cehenneme girmek için yapılması gereken ne varsa hiç korkmadan yapıyorsunuz.
7) Ölüm Haktır diyorsunuz ama şu an ölecek olsanız Hak olan ölüm için hiç bir hazırlığınız yok.
8) Din kardeşim dediklerinizin ayıpları ile uğraşır ama kendi ayıplarınızı hiç görmezsiniz.
9) Allah’ın verdiği nimetleri bol miktarda tüketir ama hiç şükretmeyi akıl etmezsiniz.
10) Mezarlar ibret alınması gereken yerler olmasına rağmen, oradaki ölülerinizi görmüyor, ve bir gün onlarla beraber sizin de o mezarda olacağını düşünmüyorsunuz.
Şimdi Ey Müslümanlar Dualarımız neden kabul olmaz derken acaba kaçınız bu dediklerimin farkında olduktan sonra bu soruyu sordunuz bana?
Dualarımız Neden Kabul Olmaz Diyenlere harika bir cevap
Hazreti Musa Aleyhi selam zamanında yağmurlar bir anda kesilir ve kıtlık baş gösteriverir.
Halk adeta perişandır. Nedense bir zaman sonra Musa Aleyhi Selama gelerek ”Ey Musa! Rabbine dua et, dua et ki bize Rahmetini indirsin.
Vallahi perişan olduk. Hayvanlarımız öldü, ekinlerimiz kurudu, bizi zaten görüyorsun Onca dua ediyoruz ama kabul olmuyor.
söyle bize dualarımız neden kabul olmaz? halimiz hepten perişan.
Musa Aleyhi selam evvel kulak asmaz gelenlere. Fakat en son dayanamaz ve yanında ümmetinden yetmiş bin kişiyi de alarak dağa çıkar ve duaya başlar.
Başlar başlamasına ama aradan üç gün geçmesine rağmen gökyüzü adeta kurumuş gibi bir tek damla yağmur vermez. Yerler ise hala kuruluktan çatlamaya devam etmektedir.
Bunu gören herkes büyük bir şaşkınlık içindedir, Öyle ya Allah’ın Peygamberi Allaha el açıp dua etmekte Fakat O’nun duası bile kabul görmemektedir.
En son Musa Aleyhi Sellem Ya Rabbi! Vallahi bilirim ki bir hatamız ya da günahımız olmasa sen Musa kulunu kırmaz ve Rahmetini esirgemezdin.
O halde Ey Alemlerin tek sahibi olan yüceler yücesi Allah’ım hatamız ya da günahımız her ne ise bize bildir, düzeltelim ki sen de Rahmetinden bizleri mahrum bırakma. Bunun üzerine Allahtan Musa kuluna cevap gelir:
Ey Musa: seninle gelen yetmiş bin kişinin içinde biri var ki o laf taşır, koğuculuk yapar. ve onun bu hatası yüzünden çok kişi birbiri ile dargın düşmüş ya da ayrılmıştır.
O kuluma söyle aranızdan ayrılınca ben de size Rahmetimden bol miktarda vereceğim.
Dualarımız Neden Kabul Olmaz deriz de…
Bunun üzerine Musa Aleyhi Sellem kavmine dönerek: Ey kavmim! içinizde bir tana laf taşıyıp taşıdığı laflarla insanların arasını bozan hatta ayrılmalarına sebep olan bir kişinin olduğunu söyledi.
Allah bana. O kişi her kim ise aramızdan ayrılsın Vallahi yoksa bu yokluğa mahkum kalacaksınız.
Bu ikaz üzerine herkes birbirine bakar şaşkınlıkla, acaba kimdir bu dercesine. Bakar bakmasına ama kimse de kalkıp benim demez, diyemez.
Öyle ya kolay mı yetmiş bin kişi içinde rezil olmak. Çağrı bir kaç kez daha tekrarlanmasına rağmen tek hareket görünmez iken bir anda gök gürlemeye ve adeta bardaktan boşalırcasına rağmen sağanak halinde bir yağmur yağmaya başlar.
Musa Aleyhi Sellem Rabbine dönerek şükrettikten sonra:
Ey Rabbim o laf taşıyandan dolayı yağmıyordu. Peki ne oldu da Rahmetini bizden esirgemedin?
Bunun üzerine Yüce Allah Musa Kuluna şöyle seslendi: Ey Musa elbette ki ben görünen ve görünmeyen her şeyi bilen Rabbinizim.
O kulumun kim olduğunu da biliyordum. Fakat benim bilip sizin bilmediğiniz ince nokta şudur; Sen O kişi her kimse aramızdan ayrılsın diye seslenirken o gizliden gizliye Benden af diledi, Tevbe etti.
Ben de O’nun tövbesini kabul edip kimseye rezil etmedim.
Unutma ki Ben, Hakkı ile bana yönelerek içten içe Tevbe edip af dileyenlerin Sahibi olan Allah’ım…..
Evet Değerli Radyosen.com Ailesinin birbirinden değerli fertleri; yetmiş bin kişinin içindeki bir kişi yüzünden yağmur yağmıyorsa ve bu gün o yağmurlar anı şaşırmadan üzerimize yağıyorsa bu Allah’ın Rahmetinin büyüklüğü değil de nedir?
Müslüman geçinen bizler aramızda o denli fitne, fesat, bölücülük, ara bozuculuk, haset, kin ve nefret varken bir kere olsun şu soruyu kendimize sorduk mu acaba?
Acaba biz yağmuru ne kadar hak ediyoruz? ya da Biz o yağmuru gerçekten hak edebiliyor muyuz? yada dualarımız neden kabul olmaz?
Benim ümmetimin dilleri sussa dahi halleri İslâm’ı konuşur. Hz. Muhammed (SAV) Emeğinize sağlık çok güzel bir konuya değinmişsiniz
Değerli Admin abim;çok güzel kısssa paylaşmıssın,umarım bu kıssa dan,radyosen ailesinin bir ferdi olarak hissemizi almış oluruz!! Böyle güzel kıssaların devamını bekler,kolaylıklar dilerim.Allah yar ve yardımcımız olsun.Amin…
Selamun Aleykum Vuslat kardeşim; öncelikle bu güzel yorumun için teşekkür eder kıssadan hisse dileklerine katıldığımı belirtmek isterim. Sevgili Vuslat bir konuyu özellikle belirtmek istiyorum: Yıllardır İslam dini üzerinde oynanan oyunlar yüzünden Maalesef dinimiz üzerinde kara bulutlar dolanıp durmakta. kendine alim sıfatı vermiş bazı cahillerin verdikleri saçma sapan fetvalara kanan Müslüman kesim de bunların sıfatına bakarak onların dediğini yapıp adeta onların ekmeğine yağ sürüyor. Şöyle ki: önce hikaye dediler, kıssaları yok etmeye çalıştılar. başarılı da oldular bir bakıma. Ardından hadis uydurmadır dediler. Efendimize iftiralara varan hakaretler ettiler. Biz mi; çekirdek çıtlatarak büyük bir keyifle nefsimizin ağzından salyalar akarak izledik onları. ha diyeceksin ki sırada ne var diye; merakta bırakmayayım sıradaki hedef Kur’an. Nasıl dersen, çok basit Kur’an’ı bir insan yorumladı, adı üstünde insan ve hataya açık, eh haliyle insanın yaptığı meale de benim inanmamı beklemeyin. ben emri direkt Allahtan beklerim. yalanları ile kafamıza girip bizi Kur’an dan da edecekler. ha hayal ürünü diye düşünebilirsin. Ben de sana bekle de gör derim. yeter ki bu şekil uyumaya devam edelim. Uyku demişken Amman diyeyim fazla sesinizi yükseltip Müslümanları uyandırmayın. Bırakın uyumaya devam etsinler olur mu?
Sevgili NAKKAS… Öncelikle dua gibi önemli bir konuyu ele aldığın için şahsım adına teşkr ederim. Dua, kulun Rabbinin azameti karşısında, kendi acziyetini idrak edebilmesidir. Ne kadar başarılı olursa olsun, bu başarının Yaradan müsadeyle olduğunu ve başa her ne gelirse gelsin sonuçta O’ nun kapısından başka sığınacak bir kapı olmadığını anlaması demektir. Kul başardıkları için Rabbine şükretmeli, yaşadığı olumsuzluklar için de “vardır bunda da bi hayır, Allahım Senden başka gidecek kapım yok.. Halime, derdime ferahlık ver… ” diyerek her durumda Rabbine halini arz etmelidir. “Yatağınızda sağınızdan solunuza dönerken bile isteyiniz” diyor Allah Rasulu (sav). Kulun Rabbisine olan AŞKıdır dua. Kimseler bilmeden, duymadan, kah tebessümle şükrederken, kah inci gibi döktüğü gözyaşlarıyla aşığın maşuğuyla, tenle can gibi bir arada bulunmasıdır dua.. Bizim dualarımız din, dil, ırk ayrımı yapmadan, Muhammet ümmeti içindir. Sizler de bizleri dualarımızdan eksik etmeyin.. Aynı dualarda, aynı aminlerde buluşmak dileğiyle….
Teslimiyet çok önemli dua ederken Allah’tan başka kimse olmucak aklında kalbinde ve herşeyi Allah’tan istemeliyiz dua ederek.