üç soru tek cevap makalemizde üç soru sorulur da tek cevapla üç soruya cevap verilir mi sizce de. Gelin hep beraber bakalım.
Üç soru Tek cevap
Denir ki; bir gün ateistin biri Mevlana Celaleddin Rumi’ye gelerek der ki:
”sana üç soru soracağım cevabını verir misin?” Mevlana bakar ki adamın niyeti öğrenmek değil, umursamaz ve hakkından Şems’i Tibrizi gelecek biri:
”Şemse git o soracağın her soruya cevap verecektir.” diyerek Şemsi Tibrizi ‘ye gönderir. ” iyi der” ateist. Gider Şems’in yanına.
”Bak” der ”sana üç soru soracağım cevap verirsen dinini kabul ederim, yok cevap veremezsen bundan sonra biz ateistleri kötülemekten vaz geçeceksin.”
Şems bakar şöyle bir: ”iyi der. Sor bakalım neymiş soruların.” Ateist: ” ilk sorum şu” der.
” madem ki Allah var biz O’nu neden göremeyiz?” bir zaman geçer Şems’ten cevap gelmediğini görünce ”Eee” der, Sen’i bekliyorum.
Şems istifini bozmaz hiç. ”Sen hele diğer sorularını da sor da tüm sorularına bir seferde cevap vereyim” der. ”iyi” der ve devam eder.
”Diyorsunuz ki şeytan alevsiz ateşten yaratıldı, Cehennem de ateşten, Madem ikisi de ateş, Ateş ateşe nasıl zarar verebilir? ve son sorum yine diyorsunuz ki:
Allah insanı özgür bir irade ile yaratmıştır. Madem özgür bir iradeye sahibim neden Allah ahirette mahşer denen bir yer kurmuş ve yarattıklarını yani biz insanları mahkeme edip yargılayacak.
Madem yargılanacağız nerde bizim özgürlüğümüz. Ben her istediğimi yapamadıktan sonra, yaşayamadıktan sonra nerde kaldı bunun özgürlüğü?”
Şems sonuna kadar büyük bir dikkatle dinler ve sorar ateiste ”Bitti mi?” diye. Bitti cevabını alınca Şemsin gözü yerde bir şey arar gibi gezinir önce sonra da bulmuş olmanın mutluluğu ile bir kaç adım atıp yere doğru eğilir bir avuç büyüklüğünde sertleşmiş, taşlaşmış bir kerpiç parçasını eline alarak ateistin kafasına var gücü ile vurur.
Onca soruya tek cevap ve tek cevabın mükemmelliği
Ateist sorularının cevabını beklerken kendisine kerpiç ile vurulmasını kabul edemez ve kadıya gidip şikayetçi olur. Kadı bir anlam veremese de sonuçta ortada bir dava ve şikayet vardır.
Çağırtır Şemsi. ”bu adam kendisine vurduğunu söyleyerek şikayetçi oldu senin hakkında ne dersin?” ”Haşa!” der, ”kadı bey tam tersine bu adam bana üç tane soru sordu bende sorularına cevap verdim.”
Kadı anlayamaz, ateist şaşkın. ”Bu nasıl cevap” der ateist. ”ben senden cevap beklerken sen kerpiçle başıma vurup canımı yaktın” Kadı ateisti susturup Şems der anlat bakalım olayın iç yüzünü. Şems başlar anlatmaya:
”Sayın kadı bu adam bana madem ki Allah var hani nerde göster dedi. şimdi ise başına vurduğum için canının acıdığını söylüyor. O’na göster diyorum nasıl göstereyim diyor. O bana Allah’ın yarattığını gösteremezken benden O’na Allah’ı göstermemi nasıl bekler.
Şeytan ateşten yaratıldı diyor cehennem de ateşten yaratıldı. Hal böyle iken ateş ateşe nasıl zarar verebilir diyor, ateş ateşin canını nasıl acıtır diyor. İyi ya kendi topraktan yaratıldı ben de ona toprak ile vurdum hiç toprak toprağa zarar verip canını yakar mı?
Gelelim son sorusuna diyor ki Madem Allah beni özgür olarak yarattı ben istediğimi yaptım istediğimi yaşadım diye beni neden mahşer günü hesaba çekecek ve beni neden yargılayacak? Madem ben özgürüm neden Allah beni sadece canım günah işlemek istediği için günah işledim diye mahkemeye verecek dedi.
Sayın kadı ben de şimdi soruyorum O’na: Be adam, benim de canım o an kafana kerpiç ile vurmak istedi diye vurdum. sadece canımın istediğini yaptım diye sen hemen mahkemeye koşup beni şikayet ettin. İyi de benim canım sana vurmak istedi diye ne suç işledim ki beni mahkemeye verdin?”
Pes eden ateist
Bunları duyan ateist ”Tamam” der yeter Vallahi ben sorularımın tüm cevabını aldım. Hemde öyle bir aldım ki üç soruma tek cevap ile üç soruma da güzel bir cevap aldım” diyerek şikayetinden vaz geçtiğini ve hemen orda Müslüman olmak istediğini söyler..
Açık konuşayım Şems o kadar mükemmel cevap vermiş ki yazdıktan sonra bana bile sadece oturup takdir etmek kaldı. Dilerim sizlerde okuduktan sonra beğenirsiniz. Hatta okuduktan sonra yorumlama kısmında yorumlarınızı daha şimdiden dört gözle beklemeye başladım bile.
Hz.mevlanıyı az cok sozlerinden tanırdım ama Şems ı duymadum desem yerdir.ta ki. abim bana bi kitap tavisiye edene kadar.kitapda once hz.Şems de bahsediyordu.hayran kalmıstım;kısa,net,yerinde sertliğin altındakı yumusaklık ne guzeldi.ilerki gunlerde okudukca hz mevlana geldiğimde ona Şems kadar hayran kalmamak mumkun değildi. nasıl bi ikili idi ve bu kadar anlasabiliyorlardı kendime sormadam edemedim.ama kitap bitiğinde anladım.nasıl anlastıklarını ve baglarını.hikayeyi gelince bu kadar guzel cevap vermesine sasırmamak lazım.cunku bazen sorulara soz ile değil uygulamalı vermek en guzeli.ALLAH cc. kullaarına her Şerde hayır her hayırda Şer uygulamalı gostermesi gibi.bunların orneklerini gostermek coktur.ama ben fazla uzatmıyacam diyerek ve bu hikayeyi tekrar hatırlattıgın için saol abim ve devamı gelmesi dileği ile…
Sevgili Nokta kardeşim; et ile tırnak ne ise Şemsi Tibrizi ile Mevlana Celaleddin Rumi’yi de öyle görmek gerek aslında. bir düşün ki Mevlana’ya sorsan hocam Şemsi Tibrizi derken Şemsi Tibrizi hocam Mevlana diyerek Mevlana’yı göstermektedir. Fakat ne acıdır ki her büyüğe yapılan kötülükler iftiralar bu zatlara da yapılmış ve yine Fakat Allah’ın korumasında olan bu zatlara kötülük yapmak isteyenler yaptıkları kötülüklerde boğulmuş gerek Allah gerek de Allah kulları nezdinde birbirinden vahim durumlara düşmüşlerdir. sonuç itibarı ile Mevlana ve Şemsi anlamak için onlar gibi düşünmek yetmez, onları anlamak için onlar olmak gerekir dedikten sonra bu güzel yorumun için teşekkür eder yorumlarının devamını beklerim kardeşim
Derler ya ;dinsizin hakkından imansız gelirmiş(((.Bu söz aslında dinsizin hakkından imanlı gelir.Tıpkı yukarda ki kıssa da olduğu gibi.Alimler mum gibdir,etrafı aydınlattıkça kendileri Allah korkusuyla eriyip giderler….
Değerli Radyosen Ailesinin güzel insanları öncelikle yapmış olduğunuz o birbirinden güzel yorumlar için ne kadar teşekkür etsem azdır. İsterdim ki yapılan her yoruma ayrı ayrı cevap verebileyim. Fakat yaşadığım yorgunluktan dolayı maalesef öyle bir imkânım yok. Bunu anlayış ile karşılayacağınıza inanıyor ve şimdiden teşekkür ediyorum. Sevgili Ailemin birbirinden değerli fertleri; yorumlarınıza cevap yapılmamasını lütfen o yorumun okunmadığını ya da haşa kaale alınmadığını sanmayın. İnanın yaptığınız o birbirinden güzel yorumlarınızın hepsini okuyor ve okudukça sizler gibi bir aileye sahip olduğum için Allaha şükür ediyorum. Yorumlarınızın aksatmadan devam etmenizi rica ediyor en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli NAKKAS.. Makalelerinizin ve şiirlerinizin hemen hemen hepsini okudum. Eksiksiz anlayabilmek ve bize sunduklarınızın tam anlamıyla idrakine varabilmek için, ikinci tekrardan sonra yorum yapmanın daha iyi olacağını düşündüm. Bu tarz paylaşımlar, ciddi anlamda bilgi birikimi, araştırma, emek, zaman ve sabır ister. Şahsım adıma böylesi güzel paylaşımlarda bulunduğunuz, unuttuğumuz değerlerimizi hatırlattığınız ve bilmediklerimizi öğenmememize neden olduğunuz için ben sizden razıyım, Mevlam’da razı olur inşlh… Gelelim üstteki makaleye… Hz Mevlana’nın farkı bu işte. Tüm dünyanın kabul gördüğü muteşem kişiliğe de anca böylesi bi cevap yakışırdı) An itibariyle karar verdim; birisi bana böyle bir soru sorduğunda yerden bi taş alıp kafasına vurucam))). (Tabi ki şaka) Aşık Mevlana, maşuk Şems.. Böyle değerlerimizi tanıdıkça müslüman olarak yaratıldığım için daha da çok şükürdar oluyorum elhamdülillah)
Sevgili Zuhal öncelikle senin gibi duyarlı bir okuyan olduğu için gerçekten mutluluk duydum. Her zaman söylüyorum yine söylüyorum gerek makaleler, gerek şiirler ve gerekse diğer yazılar siz değerli okurların okuyup bilmediklerini öğrenmeleri bildiklerini de tekrar amaçlı paylaşımlardır. Gönül isterdi ki burda paylaşılanları onlar değil yüzlerce kişi hatta binler değil yüz binlerce kişi okusun ve okuduğunu da paylaşsın. Fakat ibret ve dehşet ile gördüğüm okuyanları yorum yapanlarla endexlersek iki elin parmakları kadar ancak var. Bunu görünce de açıkçası üzülmemek elde değil. Fakat iyimser olarak düşünürsek buna da şükür çünkü hiç okunmamasından yine de iyidir.herşeye rağmen okuyup yorum atan siz değerli dostlarıma en içten dileklerimle sevgi ve saygılar sunarken bir kez daha bu yazılanların daha çok kişiye ulaşması için gereken çabanın gösterilmesini özellikle istirham ediyorum
Kıssadan hisse derler ya… Yıllar yıllar önce yaşanan bu olaydan hala ders çıkarmak mümkün.. Ne de güzel vermiş cevabını…. Yalın, açık şekilde tabi anlayana…NAKKAS paylaşımın için teşekkürler…
Sevgili Basak; genelde kıssadan hisse der geçeriz bir çok olaya. Fakat acaba o kıssadan hisse demek midir önemli olan yoksa, gerçekten ibret almak mıdır?
bazen en basit gördüğümüz bir fıkra, yada bir makale, yada en basit gördüğümüz bir yazıya yazı olarak değil de onu anlayarak okumaya çalışsak emin ol o kadar güzel şeyler anlatıyordur ki bizlere. Aslında bu yazdığım sıradan değil gerçek bir hayattan, gerçek bir yaşamdan alınan ve ibret alınması gereken gerçekten mükemmel bir örnek. Ayrıca yinelemek isterim ki gerek içimizde ve gerekse de dışımızda ibret alınması gereken o denli olay ya da konu vardır ki. isterdim ki bunlar sizden gelse ve sizler adına paylaşılabilse. O günlerin de geleceğini umut ediyor yorumlarının devamını bekler en içten saygılar sunarım Basak