ilim ikidir buyuruyor Peygamber Efendimiz Salallahu Aleyhi ve Sellem Keşful hafadan rivayet olunan bir hadisi şeriflerinde, biri bedeni ilgilendireni, diğeride dinlere ait olanıdır.
ilim
Yine, İlim ikidir buyuruyor Rasulallah Tirmizi’den rivayet olunan başka bir hadisi şeriflerinde; biri dilde olup (ki bu zahiri ilimdir.) Ve yüce Allah’ın kulları üstünde bir Hakkıdır.
Bir diğeri de kalpte olan, yani adına ister marifet ilmi deyin, ister batıni ilim ya da tasavvuf ilmi. Asıl gaye ve amaca ulaşmak için faydalı olan ilim budur diye buyurmaktadır.
Ulema, yani Alimlerimiz bunu zahiri ilim ve batıni ilim olarak yorumlamış ve bu güne kadar da günümüze gelmiştir bu yorum.
Şimdi dilerseniz bu iki ilmi biraz açalım; Zahir ilim kısaca Allah’ın emirlerini yerine getirirken yasaklarından da kaçınma ilmidir. Namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gidip zekat vermek, hırsızlık yapmamak, kul hakkına girmemek, cinayet işlememek gibi.
Batıni ilim ise bir sırdır. Yanisi mi yanisi şu:her akıl alsa da her mantığın kavrayamayacağı ya da anlamakta zorlandığı da olsa Hak olan bir ilimdir.
Bunu dilerseniz basitçe şöyle anlatmaya çalışayım; ilk öğretimde bizlere anlatılanı örnek alalım fen bilimleri dersinde bize tabiattan söz edilir. Verilen örnekler dokunup gördüğümüz ve dokunduğumuz maddelerden oluşur. Bunu zahir ilim olarak düşünelim.
Şimdi bir de ileri düzey profesör olmuş birinin gözünden bakalım. Mikroskoplarla ki çok ileri düzey bir teknoloji olduğu da ortada, önce hücreler ardından hücrelerin içinde olan; ribozom, mitokondri, endoplazmik retikulum diye belki de adını bile bir çok kişinin ilk duyduğu hücrenin içindeki varlıkları dahi görürler.
Biraz daha ileri gidelim şimdi, o hücrenin içindeki saydığımız maddenin de içine girerek yine teknolojinin yardımıyla dna ve rna moleküllerine varana kadar görüp tanıma imkanına sahiptirler.
Şimdi üst düzeyde görüş ve bilgi sahibi olan bu kişilerin bunları ilköğretim düzeyinde birine anlattığında mantığı ne derece alır bir düşünelim.
Sanırım buraya kadar anlaşılmayan bir şey yoktur. Sadece şunu eklemek istiyorum başta bir terim kullandım batıni ilim bir sırdır diye.
Batıni ilmin hakikati
Evet bir sırdır, çünkü zahir ilmin içinde olan normal bir müslüman bunu anlayamaz. Anlamak için ilk Ayette de emr olunduğu gibi “ikra!” Oku emrine uyup ona göre ilimde mertebe atlamak gerekir.
Münavi’den rivayet olunan bir hadisi şeriflerinde Peygamberimiz Aleyhisselam “kim ki ben alimim derse, bilsin ki o cahildir.” Buyurmaktadır. Neden biliyor musunuz? Çünkü isra suresi 85. Ayetinde yüce Allah: “Size ilimden az bir şey verildi.” Buyurmaktadır.
peki bunları neden anlatıyoruz derseniz, aslında çok basit; yüce Allah Ankebut suresi 69. Ayette mealen: “Bizim uğrumuzda bizim için mücadele edenlere elbette yollarımızı gösteririz.” Buyururken, günümüzde alimlik kılığında toplumu zaten az kalmış imanından da etmek isteyen kişilere karşı mücadele yollarını göstermek için anlatıyoruz.
Çünkü alim kılığında ortada gezip müslüman’ın aklına girmeye çalışan zavallı kimseler için yüce Allah Bakara suresi 175. Ayetinde bakın ne buyuruyor? “Onlar hidayet yerine dalaleti, mağfiret yerine azabı satın almışlardır.”
Halbuki bilmiyorlar ki Bakara suresi 120. Ayetinde: “Allah’ın hidayeti hidayetin ta kendisidir. ” buyrulmaktadır. Şimdi,”Dileseydik herkese hidayet verirdik.” Buyururken yüce Allah secde suresi 13. Ayetinde bunlar o hidayetten neden mahrum kalmışlardır bir bakalım isterseniz.
Öncelikle, hidayet denilen lütuf Allah’tan olduğu halde onu isteyen herkese vermiyor. Emek lazım, gayret lazım ve hepsinden önemlisi inanmak lazım.
Peki bunlar ne yapıyor? Açık konuşayım bilerek ya da bilmeyerek Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve evliyalarına savaş açıp sonra da ortada yalan yanlış fetvalarla nefislerini tatmin ediyorlar.
Lütfen şu olaya dikkat edin. Şah’ı Nakşibendi gibi bir zat ki; “Ben kendiliğimden Hak’ka ulaşmak istedim. Allah ise beni bu yolda rehberlik yapanlara ulaştırdı. Onlar da beni Hak’ka ulaştırdı. Ama hakiki mürşid elbetteki Allah’ın ta kendisidir.” Diyor.
İlim ile dalga geçilmez
Yani her ne kadar gerçek mürşid Allah olsa da ona kavuşmak, ona ulaşmak için rehber lazım. Ama günümüz alimleri öylemi ya. Hiç sanmıyorum çünkü onlar annelerinin karnından alim olarak doğmuşlardır.
Onları Sahra çölünün ortasına bıraksanız da rehbere gerek olmadan onlar yolunu bulurlar. Çünkü onlar doğuştan alimdir.
Ya da götürüp Afrika ormanlarının balta girmemiş ormanlarına da bıraksanız yine rehbere gerek olmadan onlar yollarını bulurlar.
Dedik ya Onlar doğuştan alimdir. Fatiha suresini oku deseniz okumaktan acizdirler. Ama iş fetva vermeye gelince hepsi bülbül kesilir.
Ahzab süresi 45 ve 46.Ayetinde yüce Allah: ” Ey peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı, Allah’ın izniyle Allah’a çağıran ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” Emri ilahisi olmasına rağmen onlar Allah Resulü’nden söz ederken Allah’ın peygamberi değil, haşa sanki askerlik arkadaşlarıymış gibi söz ederler.
Yine Nisa suresi 144. Ayette “Ey inananlar! Mü’minleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin…” gibi açık ve net bir emir olmasına rağmen onlar için Darvin’in evrim teorisi haşa Kur’anın emirleri ile eşdeğerdir.
Oysa “Habibim! Onlara söyle, eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin.” Diye Ali imran suresi 31. Ayeti gibi açık bir emir olmasına rağmen, Münavi’den rivayet olunan “Sünnet-i seniyyeme uymayan benden değildir.” Hadisi şerifini hiçe sayarak hadis ve sünnetleri islam dışı göstermeyi de haşa ilim diye bize yutturmaya çalışıyorlar.
Peki onlar bunu yaparken kendisine müslüman diyen bizler acaba ne yapıyoruz biliyor musunuz? Çok basit, öküzün traktöre baktığı gibi bakıp, basmalı tulumbalar gibi onları onaylar gibi maalesef sallabaş yapıyoruz.
Bu sohbet diğer sohbetin habercisi aslında
Değerli müslüman kardeşim şimdi diyeceksiniz ki peki biz bunları nasıl bileceğiz? Aslında çok basit. Cemiussağir’den rivayet olunan bir hadisi şeriflerinde Efendimiz Salallahu Aleyhi ve Sellem “Gerçek Mü’minler din kardeşleri ile kaynaşırlar. Mü’minlere sevgi ve dostluk bağlarını kesenlerden hayır yoktur.” Buyuruyor.
Şimdi burdan yola çıkarak bizim anadan doğma alimlerimize bir bakalım. Hangi televizyon kanalına bakarsanız bakın her birinde binlerce dolar karşılığında güya ilmi anlatıp fetvalar sıralayan alim(cik) lerimiz iş Allah’ın gerçek velilerine gelince onlara iltifat etmek yerine ağızlarından kudurmuş köpekler gibi nasıl salyalar aktığına bakın.
Değerli müslüman kardeşim, bakın nerdeyse her yaptığım sohbet konusunda bu konudan söz ediyorum. Evet ediyorum etmesine ama, işe yarıyor mu? O şüpheli işte.
Evet, bu sohbet diğer sohbetin habercisi aslında çünkü diğer sohbet konumuzda bunların onca cehaletlerine rağmen ortalarda nasıl ilim adamı görünüp biz müslümanları nasıl kandırdığını bırakın; Allah muhafaza bizi nasıl imanımızdan etmeye çalıştıkları hakkında olacak.
Şimdi; ön bilgi olması açısından lütfen yazacağım gerek ayet ve gerekse hadisi şeriflere dikkat edin. Çünkü diğer sohbet konumuzda bunlar çok lazım olacak.
Münavi’den rivayet olunan bir hadisi şeriflerinde Peygamberimiz Aleyhisselam; “Kur’an ayetlerine kendi reyine göre yani görüş ve düşüncesine göre mana yani anlam veren kimse cehennemden kendisine yer hazırlasın.” Buyurmaktadır.
Şu hadisi şerife de lütfen dikkat edin. Zira peygamber efendimiz Salallahu Aleyhi ve Sellem Cemiussağir’den rivayet olunan bir hadisi şeriflerinde ise; “Şer’i hükümlerde yani şeriat hakkındaki bir konuyu ilmi olmayarak kendiliğinden fetva veren kimseye arz yani yeryüzü ve semalarda yani göklerdeki mevcut olan ne kadar melek varsa lanet eder.” Buyurmaktadır.
Kısaca
Şimdi hadisi şerifler böyle buyururken bu hadisler için ileri geri konuşanlara adeta tokat niteliğinde yazacağım şu iki ayete de dikkatinizi çekmek istiyorum. Hadid suresi 28.Ayetinde yüce Allah; “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve Resul’üne inanın.” Buyururken;
Haşr suresi 7. Ayetinde ise “Peygamber size neyi verdiyse onu alın. Neden neyh etti yani yapmayın dediyse ise ondan kaçının.” Buyrulmaktadır. Ve bu konuda Tirmizi’den rivayet olunan bir hadisi şeriflerinde Efendimiz Salallahu Aleyhi ve Sellem “Sakın sizden birinizi emrettiğim ya da neyh ettiğim hususlardan biri kendisine ulaşınca arkasına yaslanıp ‘Bilemiyorum! Biz Allah’ın kitabında ne buluyorsak ona uyarız.’ Derken bulmayayım.” Buyurmaktadır.
Ey müslüman kardeşim, burda bir şeye daha dikkat çekmek istiyorum. Yasin suresi 21.Ayetinde “Sizden hiç bir ücret istemeyenlere tabi olun.” Yani onlara inanın emrine bakın bir de onların yaptığına. Burda bu garip bu sohbeti sadece bir Allah razı olsun sözü için sizlerle paylaşırken onların bir program için yaptıkları pazarlıkları görse ya da duysanız emin olun ağızlarınız açık kalır.
Sözün özü
Sözün özü Ayet ortada, hadis ortada, Cennet orda, Cehennem de orda, ya Allah’ın verdiği aklı ve mantığı kullanıp onun yolunda “ikra!” Yani Oku! Emrine uyup gerçekleri öğrenip bir an önce tevbe ederek Hak olan Allah’ın yoluna girip, sadık bir kul olarak O’nun bizlere vaad ettiği Cennetini hak edeceğiz .
Ya da falan efendi böyle dedi, filânca hoca şunu dedi diyerek nefsimizin kölesi olacak, Dünya için ahireti hem de kelepir bir fiyata yok pahasına satıp Allah’ın onlara vaad ettiği Cehennemi hak edecekler. Sonuçta karar meselesi ve bir müslüman olarak herkesin kararına saygımız sonsuzdur.
Ama unutmayın ki Bakara suresi 166 ve 167. Ayetlerde “O zaman küfür öncüleri azabı görünce, kendilerine uyanlardan hızla uzaklaşıp giderler ve aralarındaki bütün bağlar kopar.
Onlara uyup arkalarından gidenler ‘Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!’ Derler.
Böylece Allah onlara bütün yaptıklarını hasretler ve pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar Cehennemden çıkmayacaklardır.” Buyurmaktadır.
Bakın bu tehditi ya da uyarıyı ben değil bizzat Allah’ın kendisi yapıyor. O yüzden de bence bir daha düşünelim olur mu? Derken sohbetimi burada bitiriyor bir sonraki sohbetimizde yeniden buluşmayı yüce Allah’tan dilerken, sizleri Güzeli en güzel biçimde yaratıp şekil veren Allah’a emanet ediyorum. Selam ve saygılarımı sunuyorum.
emegine saglik abim basarilarinin devamini diliyorum.
Sevgili Usercik kardeşim, öncelikle yorumun için teşekkür ediyorum. Fakat başarı olayına gelince, burda bir başarı olacak ise benim değil İslâm aleminin başarısı daha önemli sanırım. Zira… şu an benim yaptığım nemrudun ateşe attığı İbrahim Aleyhisselam’a su taşıyan karınca misalinden öteye geçmiyor maalesef. Herşeye rağmen buna da şükür diyorum çünkü sohbetimde de belirttiğim gibi o şahısları ekran karşısından izleyip cola yudumlamak yerine “ikra!” Yani Oku emrine uyarak onları dinledikten sonra okuyor asıl gerçekleri buluyor ve sizlerle paylaşıyorum dedikten sonra Rabbim bu idrakı tüm müslümanlara versin diyerek sana da saygılarımı sunuyorum kardeşim
Söze ALLAH ın selamı ile başlayıp mağfireti, bereketi tüm inanların üzerine olsun insALLAH diyerek SELAMUN ALEYKUM
Peygamber efendimiz sav bizlere miras olarak kuran ve sünneti bıraktı. Abim gerek senle olan sohbetlerimde gerekse burada yazmış olduğun sohbetlere peygamber efendimizin sav bıraktıgı mirası çok güzel bir şekilde yerine getirenlerdensin ve örnek olanlardansın. ALLAH senden gani gani razı olsun ki… bana ve bizlere de bunları öğrettin ve nakletiğin için.“Gerçek Mü’minler din kardeşleri ile kaynaşırlar. Mü’minlere sevgi ve dostluk bağlarını kesenlerden hayır yoktur.” Buyuruyor.mümin müminle 3 gün dargın kalması günah dır diyen peygamber efendimiz sav mümin kendisi için isteğini bir mümin kardeşi için istemedikçe iman etmiş sayılmaz diyerek
kardeşlik bağlarına dikkat edilmesi ve önemini belirtmiş.yaşantısı ve davranışlarıyla en güzel örnektir.kuran da peygamber efendimiz hakkında çok ayetler vardır abimin de belirttiği gibi…bunlardan bir tanesi de Nisa suresi 80. ayet kim ALLAH ın resulune itaat ederse bilsin ki ALLAH a itaat etmiş olur ayetidir.Haşr suresi 7. Ayetinde ise “Peygamber size neyi verdiyse onu alın. Neden neyh etti yani yapmayın dediyse ise ondan kaçının.günümüzde sünnetleri ve hadisleri yok sayanlara güzel bir cevap olup çoğaltmak mümkün.biz müslüman olarak kuran ve sünneten ayrılmadan ve bölücülüğe izin vermeden kardeşlik bağlarını koparmadan ALLAH ın izni ile insALLAH Hak olan yolda ilerlemeyi Rabbim cümlemize nasip etsin.( Amin).asıl konunun iler ki günlerde ele alacağını bildiğim için sözü fazla uzatmadan dilimin döndüğünce ilave etmeye çalıştım hata oldu ise af ola diyerek en güzele emanetsiniz.. abim yureğine eline sağlık..
Sevgili Nokta kardeşim, Hud suresi 112. Ayetinde yüce Allah:”Artık sen, sana nasıl emredildiyse öylece dosdoğru hareket et ve seninle berâber bulunan ve tövbe etmiş olanlar da dosdoğru hareket etsinler ve taşkınlıkta bulunmayın, çünkü şüphe yok ki o, ne yapıyorsanız hepsini de görür.) Buyurmaktadır. Ve rivayetler odur ki Efendimiz Salallahu Aleyhi ve Sellem bu ayeti her duyduğunda gözünden yaşlar boşalırmış. Şimdi bunu okuyan sevgili alim(cik) lerimiz bunu bile haşa Peygamberin doğruluğu tartışılır diye yorumlarsa şaşırmam. Zira onlara göre bu güne kadar yapılan bütün meal ve tefsirler hep yanlıştı. Sadece onların uydurmaları haktır. Aslında bir bakıma doğru diyorlar, çünkü onların dedikleri gerçekten de şeytanın yolu olduğu için seyran nezdinde olması gerekendir. Fakat bilmiyorlar ki asıl Hak olan Allahın nezdinde yani Allah’ın yanında olandır. Zaten bunun devamı niteliğinde olan sohbet tarzındaki makalemi okursan o zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın.
Hatırlar mısın bilmem seninle bir sohbetimizde cihadın farz olduğunu söylediğimde ve devrin büyük cihad devri olduğunu söylediğimde büyük cihad nedir diye sormuştun ya, ben de kişinin nefsi ile olan cihadı demiştim. İşte tam da bu noktada şu an yaptığımız nefsine köle olduğu yetmiyormuş gibi ağzından kudurmuş köpekler gibi ağzından salyalar akıtarak İslam dinine saldıranlara karşı bir cihad zamanı yaşıyoruz.
Kendi şahsıma inaniyorum ki Hak geldi batıl zail oldu İnşaAllah. Ve batılın son zerresine varana kadar, Rabbim güç ve kuvvet verene kadar da bu cihada zayıf da olsa bir müslüman olarak mücadelede Allah beni yalnız bırakmayacaktır İnşaAllah. Diyerek güzel yorumun için Allah razı olsun kardeşim yorumlarının devamını bekliyorum
Yine harika bir konu abicim emeqine saqlık…Allahın selamı ve duası sizinle olsun abim..inşallah bu konular bizlere bir ders olur da rehberimiz olur…
.Sözün özü Ayet ortada, hadis ortada, Cennet orda, Cehennem de orda, ya Allah’ın verdiği aklı ve mantığı kullanıp onun yolunda “ikra!” Yani Oku! Emrine uyup gerçekleri öğrenip bir an önce tevbe ederek Hak olan Allah’ın yoluna girip, sadık bir kul olarak O’nun bizlere vaad ettiği Cennetini hak edeceğiz .
Sevgili Toprak kardeşim, Rabia Adevite’nin dehşet, bir o kadar da ibret dolu bir duası vardir: “Rabbim! Eğer ben ibadetlerimi cennetini kazanmak için yapıyorsam O cenneti bana haram kıl! Ve Rabbim eğer ben bu ibadetleri cehennemden kurtulmak için yapıyorsam O cehennemi bana vacip kıl!” Burdaki duaya lütfen dikkat edin. Çünkü Rabia Adeviye bu duada ibadeti aşıktan maşuka bir buluşma olarak görüyor. Ve herkes de bilir ki aşığın maşuktan beklentisi sadece sevgisidir. Bunlara baktığımızda onlar aşık para maşuktur. Sonra da para için verdikleri emeğin karşılığı olarak da cennetin kendilerine farz olduğunu sanırlar. Yetmezmiş gibi, gidecekleri cehennemde de kendileri için onların yanında olacak taraftar ya da yoldaş peşindedirler. Ne diyelim yolları açık olsun diyor yorumun için de teşekkür ediyorum kardeşim. Allah razı olsun
Değerli Admin abim ,emeğine yüreğine sağlık. Gerçekten çok güzel bir konuya değinmişsin.Üstad Ncecip Fazıl ın dediği gibi; Bildiğim tek şey var , hiç birşey bilmediğim. Hiç bir ALİM , ben alim im demez, ne kadar okusakta ,okyanuslar dolusu kitaplar bitirsek te,,Hak kitabımız Kuranı Kerim i okuyup ,onu anlamaya çalışmadığımız müddetçe tüm ilimler ve bilimler boştur ,,sadece dünyevi olarak bişeyler kazandırır.Fakat asl olan Uhrevi hayatımızdır…Emeğina sağlık diyerek , bir sonraki makalenizi sabırsızlıkla beklediğimi söylemek isterim.
Değerli NAKKAŞ.. Sayamadığım kadar ayet ve hadislerle konuya açıklık getirmişsin ki zaten bu bile kararların bize değil Rabbimize ait olduğunu ifade etmen için fazlasıyla yeterli. Yani; ” evet hadis şöyle diyor, ayette bu yazıyor ancak aslında onu değil bunu demek istiyor” gibi, elma fidanından armut, kayısı fidanından vişne beklemenin alemi yok. Makalende yazdığın şu hadis beni çok etkiledi: Efendimiz Salallahu Aleyhi ve Sellem “Sakın sizden birinizi emrettiğim ya da neyh ettiğim hususlardan biri kendisine ulaşınca arkasına yaslanıp ‘Bilemiyorum! Biz Allah’ın kitabında ne buluyorsak ona uyarız.’ Derken bulmayayım.” Buyurmaktadır. Ne kadar ciddi bir hadis değil mi?Sakım sizi bilmiyorum derken bulmayayım diyor Peygamberimiz s.a.v. Evet bilgiyi, daha doğrusu doğru bilgiyi, doğru kişilerden almalıyız, okumalıyız, sormalıyız.. Durum gerçekten vahim. Dediğin gibi her yer alim, hoca kaynıyor. Hal böyle olunca da iş bize de düşüyor. Her hocayım diyene karşılıksız inanmak yerine önce o hocaya bakmalı, hadis ve ayetlere ne kadar riayet ediyo mukayese yapmalı. Sonra itikat edeceksek etmeliyiz. Emeğin için tekrar teşekkür ederim Rabbim senden razı olsun. Yeni konunu da merakla bekliyorum.. En güzele emanetsin..